ne demek? TDK Sözlük anlamı nedir?

32

Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek

Telaffuzu

:

Tipi / Türü;

-eFiil

Kullanımı;

"Havada uçan kuş, vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor."

İlişkili birleşik kelimeler;

"düşe kalka""açık düşmek""iz düşümü"

Hecelenişi / Hecelemesi;

düş-mek


Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek

Tipi / Türü;

-den

Kullanımı;

"Çocukken ağaçtan düşüp ayağım kırılmıştı da ağlayamamıştım."

Yere devrilmek, yere serilmek; boylamak (I)

Kullanımı;

"Çocuk koşarken yere düştü."

Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak

Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak

Kar, yağmur vb. yağmak

Kullanımı;

"Dağlara kar düştü."

Vurmak, değmek, rastlamak

Kullanımı;

"İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyordu."

Vakti gelmeden ölü doğmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak

Tipi / Türü;

-den

Kullanımı;

"Kitabın yeni baskısında buradan bir kelime düşmüş."

► eksilmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Gündelikleri yarı yarıya düşmüştü."

Aşırı ilgi veya sevgi göstermek

Kullanımı;

"Sen bu işin üstüne çok düştün."

Uğramak, kapılmak

Kullanımı;

"Kadınlar yeni baştan telaşa, heyecana, korkuya düştüler."

Yakışmak, uygun gelmek

Kullanımı;

"Bu resim buraya iyi düştü."

Yakışık almak

Kullanımı;

"Bize düşen, medeniyetin zorlamaları karşısında bir ayıklamayı başarabilmek olmalıdır."

Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak

Kullanımı;

"Bana arada bir bakkaldan tuz, limon almak düşüyor, o kadar."

Bir yerde bulunmak

Kullanımı;

"Birlikte evden çıkmışlar, limanda iskelenin karşısına düşen kahveye doğru yürümüşlerdi."

Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak

Kullanımı;

"O asker, gittiğimiz yerde bir aralık benim bölüğüme düşmüştü."

Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak

Kullanımı;

"Mirastan ona bu ev düştü."

Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak

Kullanımı;

"Bu yaşta mahkemelere düşmek..."

İşbaşından uzaklaşmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Kabine düştü."

Hızı, gücü, değeri azalmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Arabanın hızı düştü. Paranın değeri düştü."

Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"İki gün içinde ateş düştü; ağrılar, sızılar hafifledi."

Düşkün, fakir vb. duruma gelmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Babam balıkçı amma vaktiyle zenginmiş efendim. Sonradan düşmüş."

Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek

Kullanımı;

"Bir rastlantı sonucu aralarına düşmüştüm."

Belirli zamana rastlamak

Kullanımı;

"Babasının Sütlüce'de yeni bir ev alması bu tarihlere düşer."

Fırsat çıkmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Bir kelepir düştü."

Olmak, olumsuz bir duruma girmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Yorgun düşmek. Zayıf düşmek. Şehit düşmek. Esir düşmek."

Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Medine'nin düştüğünü söylemek istedim."

Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil

Kullanımı;

"Önüne, peşine, arkasına düşmek."

Kötü yola girmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Düşmüş kadınları bu dönemin yazarlarının yücelterek duygudaşlıkla çizdiklerini görüyoruz."

Alışmak, müptela olmak

Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak

Tipi / Türü;

teknik
düşmek