ne demek? TDK Sözlük anlamı nedir?

54

İçeriden dışarıya varmak, gitmek

Telaffuzu

:

Tipi / Türü;

-denFiil

Kullanımı;

"Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık."

Hecelenişi / Hecelemesi;

çık-mak


Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı."

Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum."

Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek

Kullanımı;

"Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık."

Süresi dolduğunda ayrılmak

Kullanımı;

"Hastaneden çıkıp yollarda yürüyen kadın, annemin ölümüne ağlayan ben miydim..."

Yapılmak, yürümek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Bu dairede işler kolay çıkmaz."

Yetişecek ölçüde olmak

Kullanımı;

"Bundan kendime manto yaparım, oğlana da bir palto çıkar... dedi."

Bir şeyden bir şey eksilmek

Kullanımı;

"Dörtten iki çıkarsa iki kalır."

Meydana gelmek

Kullanımı;

"Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır."

Sıyrılmak, ayrılmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Parkın merdivenini inerken, çıplak ayağına giydiği eski mest lastiğinin teki, fırladı, ayağından çıktı."

Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Osman Seden beni komedi filminde deneyip büyük bir başarı kazanınca bundan hepimiz kârlı çıktık."

Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek

Kullanımı;

"Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra."

Bir şeyin yukarısına doğru yürümek

Tipi / Türü;

-i

Kullanımı;

"Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık."

Bir inceleme, bir araştırma sonucu ... bulunmak

Tipi / Türü;

nesnesiz -de

Kullanımı;

"Sularda bakteri çıktı."

Yetkili birinin makamına iş için gitmek

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Hazırladığı raporları yırtmış ve Ali Rıza Paşa’nın makamına çıkarak duyduklarını şifahen nakletmişti."

Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Kendine on altı bin lira piyango çıkmış bir kimsenin birkaç yüz kuruşu ödeyememesi dosta düşmana garip görünecekti."

Bir konu yetkililerce karara bağlanmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Mal olmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Bu ev dört milyara çıktı."

Oyunda herhangi bir rolü oynamak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı."

Bir yere ulaşmak, varmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar."

Karaya ayak basmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım."

Yayılmak, duyulmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu."

Olmak, bulunmak, var olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı."

Bir iddia ile ortalıkta görünmek

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın."

Koku, ses vb. yayılmak

Tipi / Türü;

nesnesiz -den

Kullanımı;

"Lağımdan pis kokular çıkıyor."

Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Güreşte ona çıkacak kimse yok."

Bir şey bulaşmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Uçmadan önce yaldızlı tozdan pulları elime çıktı."

Binaya kat eklemek

Tipi / Türü;

-i

Kullanımı;

"Göl kıyısındaki evlerinin üzerine yeni bir kat çıkmışlar, verandanın önüne üzüm asması sardırmışlar..."

Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı?"

Niteliği sonradan anlaşılmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı."

Belirmek, tanınmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı."

Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Oğlan akıllı çıktı, kimleri bulacağını, kimlerle çalışacağını bildi."

Yerinden oynamak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı."

Görünür veya belli bir durumda bulunmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Yüzünün derisi buruşmuş, elmacık kemikleri çıkmıştı."

Oluşmak, olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Birdenbire öyle soğuk çıktı ki pirinç tanelerini tutamaz oldum, parmaklarım şakır şakır titriyor!"

Piyasaya sürülmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Bitmek, büyümek, sürmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Mayısın ortası olmadan ekinler çıktı."

Emir, talimat vb. verilmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Dört gün, dört gece yanına kimse varmayacak diye emir çıktı."

Ay veya mevsim geçmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Kış çıktı, bahar geldi, uzun tatil ayları geldi, Cevdet Bey’in yeri dolmadı."

Yeni yetişip satışa sunulmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Önce badem ağacı çiçek açtı, sonra çağlalar ağaçları süsledi. Ardından erikler çıktı."

► yükselmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Fiyatlar çıktı."

Sesini yükseltmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Giderilmek, yok olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz -den

Kullanımı;

"Gerçekten adamın kolundaki leke çıktı. Çıktı ama, üzerindeki kumaş da eriyip gitti..."

Bir şeyi unutmak

Tipi / Türü;

-den

Kullanımı;

"İlk girdiğim zaman belki caddeden geçer, görürüm falan derken lafa dalmışım, hatırımdan çıktı."

Ay, Güneş görünmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Hava açılmış, ay çıkmıştı.""Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu."

Kitap, dergi vb. yayımlanmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu."

Aktarılmış olmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Çok geçmeden haber çıkacağını kadınlık insiyakıyla derhâl sezmişti."

Gerçek hâle gelmek

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!"

Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak

Tipi / Türü;

nesnesiz

Kullanımı;

"Arabanın direksiyonu çıkmak."

Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek

Kullanımı;

"Artık yaşanılır olmaktan çıktı İstanbul. Yaşanılır gibi değil. Daha doğrusu, İstanbul, İstanbul olmaktan çıktı."

Flört etmek

Tipi / Türü;

-le

Kullanımı;

"Sevim, senden başka bir kızla çıkmadım."

Erişmek, görmek

Tipi / Türü;

-e

Kullanımı;

"Aklı başında ama sabaha çıkamayacağına kalıbımı basarım."

Harcamak zorunda kalmak

Tipi / Türü;

mecaz

Kullanımı;

"Geçen hafta düğünümüz oldu. Çok paradan çıktım."

Vermeye katlanmak

Tipi / Türü;

-i argo

Kullanımı;

"Çık bakalım paraları. Şıkır, şıkır... Bir, iki, üç... On, yirmi, otuz..."
çıkmak